Farkında Olmadan Çocuğunuzun Çocukluğuna Saygısız Mısınız?
İnsanlar doğarken anne baba olarak doğmazlar. Bu nedenle çocuk yetiştirirken hatalar yapmaları normaldir. Anne-baba olmanın getirdiği görev ve sorumluluklar yaşayarak öğrenilir. Asıl sıkıntı anne ve babanın mükemmel anne babayı oynamaya çalışmalarıdır. Oysa unutulmaması gereken bir nokta şudur, mükemmel anne-baba yoktur. Zaten böyle bir iddianın olması saçmadır. Mükemmel olmaya çalışmak yerine elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışmak hem çocuğumuz açısında hem bizim açımızdan daha verimli anne-babalar olmamızı sağlayacaktır. Amaç edinmeniz gereken aslında robotlar yetiştirmek değil mutlu çocuklar yetiştirirken biz de onlarla yaşadığımız her anın tadını çıkarmayı başarırsak gerçek anlamda anne-baba olmuş sayılırız.
Anne-baba olmak herhangi birine ya da hiç kimseye bir şey ispatlamak anlamına gelmez. Çevremizdeki insanlara mükemmel anne-baba olduğumuzu kanıtlamak adına planlar yaparak çocuklarımızı da planımızın parçası olarak adeta bir piyon muamelesi yapmak yerine, birlikte planlar yaparak o planları uygulama aşamasında keyfini çıkarmak birlikte gülerek, oynayarak evlat sahibi olmanın keyfine varmak gerekir. Ya da çocuklarımızı Ece aklınızdakilere, eşe dosta hava atma aracı olarak kullanmak da bizleri sadece sözde anne babalar yapar. Evlatlarımızı birine karşı adeta doldurmak, yaptığımız dedikodulara veya kavgalarımıza ortak ve dahil etmek, onlara örnek teşkil etmek suretiyle kötü alışkanlık edinmelerine neden olmak da aslında onların farkında olarak veya olmayarak çocukluklarına saygısızlık etmektir. Evet adeta çocuklarımızı kullandığımız bir eşya gibi görmekten ya da onların sahibiymiş gibi davranmaktan vazgeçmemiz gerekmektedir. Aslında anne-babaların yetiştirilme tarzından kaynaklı, toplum ve aile baskısı ile desteklenmiş bir kendine güvensizlikten ya da aşırı ego sahibi olmalarından olsa gerek sürekli birilerine bir şeyler kanıtlamaya uğraşmaktan çocuklarımızla ilgilenmeyi unutuyoruz. Çocuklarımızın çocukluklarına saygısız mıyız?

Bu soruya istisnalar kaideyi bozmaz diyerek cevap vermek istiyoruz. Gerçekten sorunun tek cevabı evet. Bebekliğinden itibaren çocuğumuza yüklediğimiz anlam şu: Emrimize verilmiş bir oyuncak! Yapmayın dediğinizi duyar gibiyim. Ama gözlerinizi kapatın ve bir düşünün. Çocuklarımızın bebekliklerini düşündüğümüzde onlar acıktığında değil biz istediğimizde emzirdik. Onların canı oynamak istediğinde değil bizim canımız onları oynatmak istediğinde oynadık. Biraz büyüyerek bebeklikten çıktıklarında yani tam oyun çağında, onlarla oyun oynamamız, onları parka götürmemiz gereken vakti hep onlardan esirgedik. Ama mazeretimiz büyük (!) Mazeretimizin adı bazen misafir gelecek, bazen ütü yapıyorum, bazen yemek yapıyorum, bazen hastayım. Çocuklarımızı mazeretlerimizin arasına sıkışmış yetiştirdik.
Eve gelen misafir evimizi pis gördüğünde ne sakıncası var. Ya da bizim evimize kusurunu aramaya gelen misafir bize gelmesin bu kadar basit aslında. Fakat ah o çevre baskısı. Hakkımızda dedikodu yaparlar korkusu. Biz istediğimizde misafirlerin yanında, benim çocuğum çok güzel şarkı söyler, hadi teyzeye bir şarkı söyle derken olur ama yalnızken çocuğumuz bize şarkı söylemek istediğinde işim var git başımdan diyerek aslında onların hakkını gasp ettik. En basitinden çocuğumuzun elinden tutup alışverişe gittiğimizde yolda karşılaştığımız arkadaşımız ya da komşumuzla ayak üstü uzun uzun sohbet etmeyi kendimize hak saydık. Yolda çocuğumuz arkadaşı ile karşılaşıp oynamak istediğinde işimiz var diye engel olduk. Markette kozmetik ya da mutfak eşyası reyonunda dakikalarımızı harcarken çocuğumuz sıkıldı dikkate bile almadık. Aynı markette çocuğumuz oyuncak reyonunun önünden geçerken oyuncaklara bakmak istedi diye elinden tutup çekiştire çekiştire, ağlata ağlata götürdük. Sadece verdiğimiz basit bir iki örnek. Şimdi tekrar soruyorum. Farkında olmadan çocuğumuzun çocukluğuna saygısız mıyız? Ve cevabınızı bir daha gözden geçirin. Şimdi cevabınızın değiştiğine eminim.
Nasıl davranmalıyız?
Çocuklarımızla iletişim kurarken unutmayalım, onlar çocuk ve düşünce yapıları ve ihtiyaçları da çocukça olacaktır. Onları sevdiğimizi ve desteklediğimizi belirtip hareketlerimizle bunu yansıtalım. Onlara vakit oyun oynamaktan asla kaçınmayalım bu onlar için çok önemlidir. Aslında çocuğun her dediğini yapmak anlamına gelmiyor bu dediklerimiz. Ayrıca gerçekten çocuğun her dediğini yapmak da hiçbir dediğini yapmamak kadar sakıncalıdır. Çocuk yetiştirmek çok hassas ve ince bir noktadır. Temelinde sevgi ve saygı mutlaka olması gereken öğelerdir. Unutmayın çocuğunuza saygı gösterirseniz o da sizden öğrendiği gibi size saygı duyacaktır. Onlara saygı duymak, onların birey olduğunu kabul etmek ve isteklerini dikkate almak çok zor olmasa gerek. Evde aile ile ilgili alınacak kararlarda onların da fikrini alarak alınan kararda onların da söz sahibi olduğunu göstermek emin olun kaliteli bir kişilik temeli atmanıza neden olacaktır. Çocukluklarında onlara ayırmadığımız zamanı yaşlandığımızda, yalnız kaldığımız zaman istediğimizde alacağımız cevaptan emin değilim.
Eğitim
Çocuklarımızı yetiştirirken eğitim süreçlerinde de yaptığımız hatalar vardır. Sırf bizim çocuğumuzun başarılarından bahsedilirken gurur duyabilelim diye hiç ilgi alanı olmayan bir konuda eğitim almaya zorluyoruz çocuklarımızı. Sırf gösteriş olsun diye yarış atına çevirdiğimiz çocuklarımızı o dershane senin bu dershane benim koşturup dururken çocuklukları araya kaynayıp gidiyor. Sanki her çocuk okuyup doktor olmak zorundaymış gibi ya da her çocuk akademisyen olmak zorundaymış gibi kendimizin yapamadığı her şeyi onların üzerinde denemekten vazgeçmemiz gerekiyor. Çocuklarımız her şeyden önce birey. Kendi düşünceleri olan, kendi keyif ve özellikleri olan olması gereken ya da saygıyı hak eden birer birey. Onlara saygı duyalım her şeyden evvel. Çocukluklarına da insanlıklarına da saygı duyalım. Onların kendilerini özel hissetmelerine neden olalım suçluluk hissetmelerine değil. Ve onlara kendine güvenmeyi aşılayalım. Bu sayede mutlu çocuklar yetiştirmiş oluruz. Zaten sonrasında başarı kendiliğinden gelecektir.